Havas ilmi konusunda en geniş bilgiyi Taşköprizâde Ahmet Efendi vermektedir. O İlm-i Havassın, Esmâ-i Hüsnâyı ve kutsal kitapları okuyarak kazanılan hassalardan bahseden bir ilim olduğunu, bundan yararlanabilmek için her şeyden önce insanın kendini tamamen Allah’a verip dünyevî zevklerden uzaklaşması ve yalnız evrâd ile ilgilenmesi gerektiğini söyler. Böylesine sıkı bir riyâzat yapan kimsenin nesnelerin gizli özelliklerini öğrenebileceğine ve onları kullanabileceğine inanır. Yine ona göre ilimleri elde etmede etkili olan ya nefsin gücü (sihir) ya feleklerin yardımı (da’vet-i kevâkib) veya semâvî kuvvetlerle yeryüzü kuvvetlerinin mezcedilmesi (tılsım) yahut da nesnelerin gizli özelliklerinden istifadedir. Nesnelerin gizli özelliklerinden faydalanılarak kazanılan gizli ilimlerin gerçekleştirilmesi beş şekilde olur:
- İlm-i havass : (okumak - öğrenmek suretiyle),
- Nîrancât : ( yazmak – kağıda dökmek suretiyle),
- Rukye : ( Fiil şeklinde),
- Azâim : (Bedensiz ruhlardan istifade etmek suretiyle),
- İlmü’l istihzâr : ( Bedenleşmiş ruhların yardımı suretiyle).
Bu sahada söz sahibi kişilerden biride Kâtip Çelebi’dir. Kâtip Çelebi Havass İlmine konu olan varlıkları şöyle sınıflandırmaktadır:
- Hurufi ilmine ait kaidelerin içinde yer alan isimlerin ve bu isimleri meydana getiren harflerin havassı.
- Efsunlarda kullanılan dua ve ayetlerin havassı.
- Burçların ve yıldızların havassı.
- İklimlerin ve şehirlerin havassı.
- Kara ve denizlerin havassıHalk arasında yaygın şöhrete sahip eserlerde daha çok harflerin, kelimelerin, isimlerin, duaların ve feleklerin kendine özgü hassalarının bulunduğu, bu hassaları bilen kişilerin söz konusu bilgiyi kullanmak suretiyle duyular ötesinden haberler verebildikleri ve nesnelere hükmettikleri ileri sürülmüş, böylece havas ilmi tek boyutlu hale getirilmiştir. Bu haliyle havas ilminin amacı eşyanın hakikatini araştırmakta olmaktan çıkıp hasmın yenilmesi, gizli hazinelerin bulunması, insanlar arasında sevgi ve nefret duygularının geliştirilmesi, şifa dağıtılması gibi hususlara dönüşmüştür.
Bu anlayış zaman zaman savaşa iştirak eden padişah ve kumandanları, korunmak amacıyla üzerine bazı ayet ve vefkler yazılı gömlekler (tılsımlı gömlek) giymeye, üzerinde çeşitli yazı ve şekiller bulunan madalyon, yüzük ve metal muskalar taşımaya sevk etmiştir.Resim : Cem Sultan için hazırlanmış tılsımlı bir gömlekTaşköprizade, Eflatun’un rakamları birbirlerini sevenler ve sevmeyenler şeklinde ikiye ayırdığını, birinci gruptakileri bir kağıda yazıp daha önce içine hiç su konulmamış bir kaba koyduktan sonra bu sudan iki kişiye içirilirse aralarında sevgi, aynı işlem ikinci gruptaki rakamlarla yapılırsa nefret ve düşmanlık hasıl olacağını söylediğini nakletmektedir.Yine bu alanda Cabir b. Hayyân yazdığı eserlerinde havas ilmi kapsamına giren konular üzerinde durmuştur. Bunların yetmiş bir makaleden meydana gelen birincisinde nesnelerin özellikleri, ikincisinde tılsımların mahiyeti, çeşitleri ve hangi amaçlarla yapıldıkları, üçüncüsünde muhabbet işlemleri ve astroloji konuları, dört ve beşincisinde ise simyanın temel meseleleri ele alınmaktadır.Havassa dair halk arasında en tanınmış eser; Ahmed b. Ali el Bûnî’nin “Şemsü’l-maârifi’l kübrâ” sıdır. Dört bölümden oluşan kitapta harflerin çeşitleri ve sırları, yıldız ve burçların tâli ve menzilleri, besmele, esma-i hüsnâ, ism-i a’zam, sûre ve duaların havassı, faydalı vefk ve tılsımlarla cefr ve kutsal taşların havassına yer verilmekte, ayrıca hassalardan faydalanmak suretiyle zehirlerden korunma, haşeratın uzaklaştırılması, düşmana galip gelme, hastalıklardan şifa bulma ve sevdiği bir kimseyi kendine bağlama gibi işlemlerin nasıl yapılabileceği izah edilmektedir.Havâssü’l – Kur’ân : Esmâ-i Hüsnâ ile bazı sûre ve ayetlerin dileklerin kabulündeki tesirlerini ifade eden bir tabir ve bu konuda yazılan eserlerin ortak adıdır.Havâssü’l- Kur’ân terkibi Kur’ân’dan bazı kelime, ayet ve sûrelerin belli bir tertibe göre okunması veya yazılması halinde niyet ve maksada uygun sonuçlar veren tesir ve özelliklerinden bahseden bir disiplini ve bunun literatürünü ifade eder.Bazı müfessirler, Kur’ân-ı Kerîm’in gönderiliş amacının lafızlarının zahirinden (görünen-okunan şeklinden) anlaşılan manalarından ibaret olmayıp bunun ötesinde maksatların gözetildiğini düşünmüşler, zahiri bakımdan müphem(anlaşılmaz-şüpheli) veya müteşabih (benzerlik taşıyan) ifadelerin batınî (gizli) anlamlar taşıdığını, özellikle bazı sûrelerin başındaki hurûf-u mukattaanın yalnız birer ses sembolü değil,anlam birimi olarak da algılanması gerektiğini, bu sebeple Kur’ân-ı Kerîm’in Hurûfîlik ve ebced hesabı çerçevesinde de tefsir edilmesine ihtiyaç bulunduğunu ileri sürmüşlerdir.İbn-i Haldun, ilm-i huruftan (harflerin ilmi) söz ederken bu ilmin başlangıçta Müslümanlarda bulunmadığını, aşırılığa kaçan mutasavvıfların ortaya çıkıp ruhun beden ve maddi alemle olan bağlantılarını çözerek yüce alemlere ulaşmaya kalkışmalarından sonra görüldüğünü anlatır.Daha sonra bunların kendilerinden olağanüstü haller zuhur ettiğini ve maddî alem üzerinde tasarruf sahibi bulunduklarını anlatan eserler yazdıklarını, bu eserlerde harf ilminin yardımıyla harflerin bütün sırları taşıyan esmâ-i hüsnâ ve bazı ilâhî kelimelerle ruhların tabiat aleminde tasarruflarının sağlanacağını iddia ettiklerini söylemiştir.Kur’ân-ı Kerîm’in sûre ve ayetlerinin kendilerine özgü havassının bulunduğunu ileri süren müfessirler, bu görüşlerine delil olarak onun şifa olduğunu bildiren ayetleri göstermektedirler.Hadis literatüründe bazı rivâyetlerde Kur’ân’ın şifa olduğu;-Mü’min sûresinin başından üç ayeti ve Ayetü’l Kürsi’yi sabahleyin okuyan kimsenin akşama kadar, akşam okuyanın sabaha kadar korunacağı,-Akşamleyin Bakara suresinin son iki ayetini okuyanın sabaha kadar her türlü âfet ve şeytan şerrinden emin olacağı bildirilir.Resim : Mağribilerin hesabına göre hazırlanmış beşli bir vefkGörüldüğü üzere Kur’ân’ın havassı ile ilgili rivayetlerin büyük bir bölümünü şifa ve sağlık konularının oluşturduğunu belirtebiliriz. Ancak; bir kısım müellifler de harflerle kozmos arasındaki münasebetten felek ve burçların havassından söz ederler. Bu çerçevede Kur’ân’ın havassından işaretler ortaya koyarak define arama ve bulma konusunda da çalışma yapan havass erbabı mevcut bulunmaktadır.Bunlar; daha ziyade define araması yapan kişilere cinlerden ve tılsımların tesirinden korunabilmeleri için çeşitli çalışmalarının faydalı olacağını ifade ve iddia etmektedirler.Tılsım : Bir alfabenin harflerine sayısal değerler verilerek, bazı istek ve arzulara ulaşmak yada istenmeyen kötü durumlardan kurtulmaya yönelik manevî çalışmalar yapıldığını “Havas” bölümünde anlattık. Bu tip çalışmalar, çok ilginç yöntemlere yol açmıştır.Bunlardan bir tanesi de “Tılsım” denilen uygulamadır. Genel ifadesiyle tılsım, bir kelimenin yada bir cümlenin peş peşe gelen (ardışık) harflerinin değerini alıp, bu kelimenin yada cümlenin yerine geçiyor kabul edilip, bir sayı koymak demektir. Bu genel usule; Yahudiler ”Gematri”, Yunanlılar “İsopsephi”, Müslümanlar “Hisabü’l-cümel”, ismini verirler. Bu uygulamayı (tılsımı) Yahudiler çeşitli kurgulayıcı ve kahinlikle ilgili hesaplarda kullanmışlardır. Hahamların en çok kullandıkları dini işlerinden birisi tılsımcılıktır. Zira Yahudi dinsel kaynaklarında “Kabalacılık”, tılsımcılık, büyücülük önemli bir yer tutmaktadır.Aynı yöntemleri yakın dönemden itibaren Yunanlılar de biliyor ve kullanıyorlardı. İmparator Neron döneminde yaşamış olan İskenderiye’li Leonidas (şair) bunlardan birisidir. Ünlü din savaşları döneminde Romalı kabalacılar da orduların galip gelebilmesi için tılsımlardan medet umuyorlardı.Resim : Bir Tılsım ÖrneğiMüslüman müneccim ve tılsımcılar da bu yolla pek çok çalışmalar yapmışlardır. Her Arap harfi Allah’ın bir sıfatının baş harfi olduğundan, Arap alfabesinin sayısal uygulanışı “çok gizli” bir çalışma alanı oluşturmuştur. Mesela Elif (ﺍ) Allah’ın baş harfi, Be (ﺏ) Bakî’nin baş harfidir. Bu harflere bildiğimiz ebced rakamlarının dışında İlahî vasfı için apayrı rakamlar verilmiş ve bunlarla tılsım oluşturulmuştur. Örneğin; günlük kullanımda (1) değerini taşıyan Elif harfi, bu uygulamada Allah’ın adının ebced tablosuna göre hesaplanmış sayısı olan 66 değerine bağlanmıştır.Çabuk zengin olmak için ve Allah’ın bütün ikramlarından yararlanmanın yolunu açmak için, özellikle definecilik alanında uğraşanlara şu aşağıdaki tılsım verilir.Resim : Zenginlik Tılsımıİşte bu tılsım esasen, toplam değerleri 66 olan (soldan sağa-yukarıdan aşağıya ve köşelerden) büyülü bir karedir. (Aşağıdaki şekil)
21 26 19 0 22 24 25 18 23
Üstteki tılsımda verilen Allah’ın adının ebcedle hesaplanmış şeklidir.
Bu bölümde tılsımlar hakkında genel bir bilgi ve iki tane tılsım örneği verdik.Definecilikte ise, gömülü olan emanetin korunup muhafazası, başkaları tarafından alınmaması amacıyla cinlerin define üzerine hapsedilmesi olayıdır. Yada bir başka ifadeyle; yapılan tılsım çözülmedikçe, definenin başına dikilen Cin’in, ebediyen orada bekçi olarak bağlı kalması demektir.
Yapılan tılsımın bir gereği olarak, cinlerle bağlanmış bir define üzerinde çalışma başlayacağı zaman, kazı işlemi henüz başlamadan tılsım işlemeye başlar. Bunun fark edilmesi bazen kazı öncesi, bazen de kazı esnasında defineye yaklaşıldığı zaman görülür. Burada iki durum vardır: birincisi emaneti vermek istemeyen bekçiler, çeşitli görüntü ve olağanüstü haller göstererek çalışanları kazı mahallinden uzaklaştırmaya çalışırlar. Bunu hayvan,ejderha vb. şekillerde görünerek yada kaza ve yaralanmalara sebep olarak önce ikaz ve daha sonra tam savaş haliyle ortaya koyarlar. İkinci bir durum da; emanete ulaşıp çıkardıkları halde, gözlere gelen manevi bir perde ile emanetin görünmez edilmesidir.Olağanüstü hallerin (ışık, gürültü, canlı mahluklar, sis, yağmur, gök gürültüsü vb.) görülmesi yapılan tılsımın sonucudur. Konu ile alakasını bildiğimiz İlâhiyatçı kesim, bilimsel yaklaşımlarını ortaya koyarken tamamen Kur’ân ve Hadislere dayalı olarak bu mevzuları açıklama yoluna gidiyorlar.Cin’in varlığında tereddüt olamayacağını, ancak etki alanlarının fazla abartıldığını ifade ediyorlar. Biz de Kitap ve Sünnetin hükümlerini geçen ilgili bölümlerde, sûre ve âyet numaraları ile verdik. İlâhiyatçılar bu hükümlerin dışında bir şey söylemenin mümkün olmadığını ısrarla belirtiyorlar.Yine konu ile yakından alakalı bir başka kesim; Havass (gizli ilimler) ile uğraşanlar ise, bu işlerin izahının göründüğü kadar kolay olmadığını, metafizik varlıkların ve onların tesirlerinin kabulünün İslam’la çatışmadığını vurguluyorlar. Bu görüşlerini desteklemek amacıyla yine ilgili âyetlerden yola çıkarak yaşanmış olan pek çok olayı delil gösteriyorlar. Görüştüğümüz Gayr-i Müslim din adamları da cin ve onlarla ilintili olarak tılsım olayını kesinlikle reddetmiyorlar. Kendilerince doğru olan dinsel kabullerini ortaya koyuyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder