Yüce Allah buyuruyor: Cinleri nâr’ın mâricinden yarattık. (Rahman - 15)
Mâric zıt anlamlı bir kelime olup, hem saf hem karmaşık anlamına gelir. Bu iki âyette, cinlerin aşırı derecede ısıdan yani saf ya da karmaşık gaz halindeki atomlardan yaratıldığı bildiriliyor.
Cinler neden gaz halindeki kızgın atomlardan yaratıldı?
Madde âleminin temel yapı taşları atomlardır. Bu nedenle bitki, hayvan, insan, dünya, ay, güneş ve yıldızlar dâhil, madde âlemindeki bütün varlıklar atomlardan yaratıldığı gibi, tabii olarak cinler de atomlardan yaratıldı. Ancak cinlerin yaratıldığı dönemde dünya aşırı derecede kızgın gaz halinde olduğu için Yüce Allah onları kızgın gaz halindeki atomlardan yarattı ve yeryüzüne halife kıldı.
Cinler hâla kızgın gaz halinde mi? Hayır! Toprak maddelerinden yaratılan insanlar toprak halinde olmadıkları gibi, kızgın gazlardan yaratılan cinler de, kızgın gaz halinde değildir. Cinler de insanlar gibi akıllı ve bilinçli varlıklar oldukları için Yüce Allah onları yeryüzüne halife yapmış ve halifelikleri Hz. Âdem dönemine kadar devam etmiştir.Kızgın gazlardan yaratıldıkları için havadan hafif olan cinler, diledikleri zaman yerçekiminden kurtulup uzaya çıkabilirler. Hatta Peygamberimizden önceki dönemlerde birinci kat göğe kadar çıkıp meleklerin konuşmalarını gizlice dinler ve bunları ilişki kurdukları kâhinlere haber verirlerdi. Peygamberimizin doğumu ile cinlerin gökyüzüne çıkmaları yasaklandı ve kâhinlik dönemi kapandı. Gazlardan yaratıldıkları ve renkleri olmadığı için insanlar gözleri ile cinleri göremezler. Ancak içe kapalı, evhamlı ve aşırı duyarlı olanlar, beyinlerindeki hayâl gücü ile cinleri görebilirler. Bu nedenle cinleri görüp korkanlar hemen gözlerini sımsıkı kapasalar ve yüzlerini kalın örtülerle örtseler de, cinleri yine görürler. Çünkü onlar cinleri gözleri ile değil, beyinlerindeki hayâl gücü ile görürler.Cinler şeffaf maddelerden yaratıldıkları için farklı şekillere girebilirler. Genelde keçi, kedi, yılan, kara köpek ve bazen de insan şekline girerler ve o zaman insanlara görünebilirler.lsıdan yaratıldıkları için çok hafif ve şeffaf olan cinler, yerçekiminden de etkilenmedikleri için çok süratli hareket eder, çabuk kızar, öfkelenir ve birbirleriyle çok kavga ederler.Toplumsal kabile hayâtı yaşayan cinler yerler, içerler ve evlenirler. Eşlerine, yavrularına, yuvalarına, akrabalarına ve kabile reislerine çok bağlıdırlar.İnsanlar ölünce çürüyüp aslına yani toprak maddelerine dönüştüğü gibi, uzun ömürlü olan cinler de ölünce aslına yani gazlara dönüşür ve havaya karışırlar. Ölen cinler çok kısa bir zamanda gazlara dönüştüğü için yeryüzünde cin mezarlığı yoktur. İnsanlar cinlerle evlenebilir mi?
Hanefî mezhebine göre evlenemez, Şâfî mezhebine göre evlenebilirler. Ancak cinlerle evlenen kimsenin korkusuz ve çok güçlü bir irâde gücüne sahip olması gerekir. Eğer korkak, evhamlı, aşırı duyarlı ve irâde gücü zayıf olursa, cinlerin emri altına girer, dengesi bozulur ve insanlardan kopar. Cinlerin inanç ve ibâdetleri
Yüce Allah buyuruyor:
Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibâdet etsinler diye yarattım. (Zâriyat - 56)
Cinler de insanlar gibi akıllı ve bilinçli varlıklar oldukları için İlâhi emirlere uymakla yükümlü ve uygulamadan sorumludurlar. Bu nedenle onlar da mahşere gelecek ve sorgulanacaklar. Cinler hangi dine bağlıdır?
Yüce Allah mahşer günü buyuracak:
Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi açıklayan ve bugüne (mahşere) kavuşacağınız konusunda sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? (En’am - 130)
Hz. Âdem’den önceki dönemler de, cinlere kendilerinden (cinnî) peygamberler gelir ve Allah’ın emirlerini tebliğ edip onları uyarırlardı. Hz. Âdem yeryüzüne halife olunca, cinlerde Hz. Âdem’e ta bi olmakla yükümlü kılındılar ve cinnî peygamberlik dönemi kapandı.İnsanlar cinlerden yararlanabilir mi?
Yüce Allah’ın verdiği özel bir mucize ile Hz. Süleyman cinlerden yararlandı ve onları sadece ağır işlerde çalıştırdı. Devlet başkanı olduğu halde istihbarat işlerinde onlardan yararlanmadı. Hatta Sebe’de Belkıs’ın devlet başkanı olduğunu cinlerden değil, hüdhüd kuşundan öğrendi.
Hz. Süleyman’ın dışında hiçbir peygamber cinlerden yararlanmadı.
Eğer gizli bilgi toplama konusunda cinlerden yararlanma imkânı olsaydı, Peygamberimiz (s.a.v.) müşriklerle ilgili gizli istihbarat işlerinde onlardan yararlanırdı. Çünkü îman eden cinler de onun sahabeleri idiler.
Dînî bilgiler konusunda da cinlerden yararlanılamaz ve onların sözleri geçerli kanıt olamaz. Eğer cinlerin sözleri geçerli kanıt olsaydı, İmâm-ı A’zam, İmâm-ı Şâfî, İmâm-ı Mâlik ve İmâm-ı Ahmed İbni Hanbel gibi müctehidler onlardan yararlanır ve İmâm-ı Buhârî gibi ünlü hadis imamları da onların rivâyet ettiği hadis-i şerîfleri bizlere aktarırlardı. Cinler kaybolan ya da çalınan şeyleri bilir mi?
Kesinlikle hayır!
Yüce Allah buyuruyor:
O’nun (Süleyman’ın) ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü ancak (dayandığı) değneği yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Değnek kırılıp da) yere yıkılınca (öldüğü) açıkça ortaya çıktı. Eğer cinler gizli şeyleri bilselerdi, o aşağılayıcı ağır işte çalışmazlardı. (Sebe - 14)
Hz. Süleyman camlı köşkünde bir değneğe dayanıp cinlerin çalışmasını izlerken, Azrâil (a.s.) canını aldı ve Hz. Süleyman değneğe dayalı olarak ayakta kaldı.
Cinler Hz. Süleyman’ın kendilerini izlediğini sanarak günlerce işlerine devam ettiler. Sonra bir ağaç kurdu tarafından kemirilen değneğin kırılması ve Hz. Süleyman’ın yere düşmesi ile onun öldüğünü gören cinler, işlerini bırakıp kaçıştılar.
Gözlerinin önündeki Hz.Süleyman’ın öldüğünü bilmeyen cinler, kesinlikle gizli şeyleri bilmezler. Eğer bilselerdi, kendileri tutsak gibi günlerce ağır işler de çalışmazlardı.