Bazı sûrelerin başlarındaki "Elif, Lâm, Mim, Yasin,Nun, Hamim" gibi harflere "Mukataât-ı Süver" denir.
Bunlar müteşabihattandır. Müteşabihat hususunda iki meslek vardır: Selef ve halef meslekleri.
Selef, yani eskiler bu gibi müteşabihatı tevile gitmez. Allah bilir, der geçer ve hakkaniyetine iman eder.
Halef, sonrakiler ise bunları, zındıkların ve bâtıniyyenin batıl tevillerine karşı makul bir tevil ve tefsire uğraşmışlardır. Selef mesleki "en ihtiyatlı" halef mes-leki ise ''en sâlim yoldur '' derler.
Bunlar 29 sûrede geçer. Bakara ve Al-i İmran Medenî olup kalan 27'si Mekkîdir. Tekrarlanan harfler 14 harftir. Yâni Arap Elifbasının yarısıdır. (Elif lâm mim, tâ sin, hâ mim) Kûfelilerce müstakil birer âyet sayılsa da Basralılar hiçbirini müstakil âyet saymazlar. Bunlar yazılırken bir kelime gibi yazılsa da okunurken hece harfleri gibi okunurlar. Elm: Elif, lâm, mim okunur.
Bu husustaki akvali görelim:
1- Abdülâziz Çavuş'un (23) (H. 1347/M. 1928) (Esrâr-Kur'ân) da beğenerek eski müfessirlerden naklettiği şu tevil hoştur: "Kur'an Araplara tehaddi ediyordu. Şu bedi' üsluplu, muciz beyanlı Kur'an Elif, Lâm, Mim gibi bildiğiniz harflerden müteşekkildir. O elifbayı biliyorsunuz. O harfler elinizde ve dilinizde. Kur'an'ın âyetleri onlardan meydana gelen kelimelerden müteşekkildir. Haydi bakalım, siz de yapınız. Hece harflerinden kelime teşkilini biliyorsunuz ya, Kur'an'ın en kısa bir sûresinin mislini getirin! Getiremiyorsunuz değil mi?... Öyle ise bu Allah indinden vahiydir." Onun için mislini getirmekten âcizsiniz.
2- Bunlar vahyin nüzulü esnasındaki sesidir. Sûre ilk defa kulaklara çalan bu garip harflerle başlar, tâ ki nazar-ı dikkati celbetsin ve kulak versinler, dinle-sinler. Çünkü müşrikler, malûm ya, Kur'an'ı dinlemek istemiyorlardı. ''Sakın şu Kur'an'ı dinlemeyiniz, okundukça gürültü ediniz, belki galebe çalarsınız" derlerdi. İşte bunun için Razî, Süyutî vesairenin naklettiği üzere Arapların o zamana kadar tanımadıkları, bilmedikleri bir usul ile başlanarak dikkat ve hayret nazarları celbolunmuş: "Bakalım ne diyecek" diye bir defa kulak tutup dinlemeye başladıktan sonra da Kur'an'ın sihri beyanından kendilerini kurtaramıyarak dinlemekten vazgeçememişler, Kur'an'ı dinlemişler, onun tesiriyle İslâma girmişlerdir. Bu, Kur'an'ı dinletmenin bir yoludur. Akla yakın gelen bu tevil de hoştur. Bunlar musikî notaları gibi makam vermek içindir. Bunların Mekkî sûre-lerde olması bu kavli tekid eder.
Süyutî (H. 299/M. 911) bu hususta der ki: ''Bu harfler Kur'an nâzil olurken vahyin sesidir. "Elâ, Emâ" gibi meşhur tenbih harfleri istimal olunmadı. Çünkü bunlar halkın sözlerinde daima söylenir şeylerdi. Kur'an ise Allah Kelâmıdır. Ona başka sözler benzemez. Kimsenin bilmediği tenbih lâfızlarını getirmek daha münasiptir. Kulaklara tesiri daha canlı olur. Araplar Kur'an'ı işittikleri zaman ona kulak tutmak istemezlerdi. Allahu Teâlâ bu bediî nazmı indirdi ki, teaccüp ederek dinlemeye vesile olsun. Bir defa dinlemeye başlayınca da artık vazgeçemezler. Kalbleri incelir, yürekleri yumuşar. Bu şekilde başlamak Kur'an'ın hâssalarındandır. Bu başka kitaplarda yoktur. Cahiliyette ve İslam devrinde böyle şey görülmemiştir. Üslûp çeşitli olsun diye ve tenbihi tekrarlamak için birden fazla defalar irad edilmiştir.
3- ''Elif, lâm, mim, ...râ, hamim, tasin, yasin, nun" bu gibi harflere bakacak olursak hep âhenkli ses verici, tannan, çın çın öten harfler ki, bunlar musikiye yakındır. Musikî işaretleri gibidir. Sesi ayarlamak ve nazarı dikkati celbetmek içindir. Bunlar ses, remzidir. Harfler bütün okunur.
Süyutî'nin dediği gibi vahyin sesidir. "Kulağınızı açın, bu tatlı nağmeleri dinleyin!" der gibi.
Zemahşerî de bunlar: "Zihinlere tenbih içindir" der. Kıraete başlamazdan önce hazırlık yapmak için. Musikî nağmelerine makamı akord etmek gibi.
4- Bunlar remizdir, kısaltmadır. Süyutî der ki: "Bunlar esrar-ı ilâhiyyedendir.İlmini ancak Allah bilir." Bununla beraber tefsir edenler de vardır: Meselâ İbni Abbas demiştir ki: ELM: الم Ene Allah, A'lemu (Ben Allah bilirim) ELR: Ene Allah erâ. (Ben Allahım görürüm) "ELR, HM, الم، حم،ن bunları toplarsak Errahman ismi olur. Demek bu harfler buna remiz ve işarettir. Bunlar âdeta şifre gibi. Burada dikkate değer bir nokta var ki: Bu harfler 14'dür. Bir harften beş harfe kadar çıkar: Nûn Kaf Hamim, Ayın Sin Kaf: عسق،حم،ق.ن
Bu harfler elifbanın 28 harfinin tam yarısıdır ve içlerinde noktalı noktasız harflerin her nev'inden vardır. Nokta ile birbirinden ayrılan harflerin noktasızları alınmıştır: ج،ح،خ،ر،ز،س،ش،ص،ض،ط،ظ،ع،غ، "Cim, Ha, Hı, Rı,
Ze, Sin, Şın, Sad, Dad, Tı, Zı, Ayın, Gayın." Bunların hep noktasızları alınmıştır: ح،ر،س،ص،ط،ع "Ha, Rı, Sin, Sad, Tı, Ayın." Diğer ,tmp11CC-34.jpg
ا،ق،ك،ل،م،ن،ه،ي، "Elif, Kaf, Kef, Lâm, Mim, Nun, He, Ye" harfleri de mukataat harflerindendir. İşte bu on dört harf birden beş harfe kadar muhtelif şekillerde tertip olunmuştur. Başlıca gurupları: 'المر ،الم،طسم،حم"Elif, lâm,
râ ve mim, Tasin mim, Hamim."
5- Zemahşerî bunların, sûrelerin isimleri olduğunu, bunlara Kasem yer'nin yapıldığını rivayet etmektedir.
Bu gibi müteşabihatın bir faydası da gayrı mahdut ilhamlar içinde engin mânaları hatırlatması, zihinlere tasavvur yarışı için meydan hazırlamasıdır. Herkes zihni kuvveti müsaadesi nisbetinde tasavvur etsin, edebiyatta katı' (24) dediğimiz sanat, tasrihten daha şümullüdür. Molla Hüsrev (H. 885/M. 1480) bunu Mir'at'ta. çok hoş ve güzel izah eder.
Tantavî Cevheri, Mukataatı Süverin Yahudilerce tutulan ebced hesabı gibi olduğunu, o devirlerde Hıristiyanların harflerle remzleri bulunduğunu, Hiristos gibi bazı isimleri remzle yazdıklarını söylüyor. (25)
Burada daha hoş olan bir tesadüf-i bediî vardır. Bu harfler 29 sûrede tekrarlanır; 14 harftir. Arapçada (Lâ)'yı çıkardıktan sonra hece harfleri 28 kalır. Demek hece harflerinin yarısı süre başlarında zikrolunmuş. Yalnız onların yarısı değil. Diğer hece harflerinin envaının da hep yarısı.
Meselâ hece harfleri: Mehmus ve Mehcur, Şedit ve Rahve, yâni sert ve yumuşak, açık ve kapalı gibi kısımlara bölünür. Bunların da hep yarılarını alırsak mukataat harfleri olan 14 çıkar ve hece harflerinin yarısı demektir.
Mehmuslar 10 harf olup yarısı 5'dir.
Mehcurlar 18 olup yarısı 9'dur.
Bunların mecmuu 14 olur, ki hece harflerinin yarısıdır.
Sert harfler 8 olup yarısı 4'dür.
Yumuşaklar 20 olup yarısı 10'dur.
Bunların da mecmuu 14 olur, bütün harflerin
kapalı harfler 4 olup yansı 2'dir.
Açık harfler 24 olup yarısı 12'dir.
Bunların da mecmuu 14 olur, ki harflerin yarısıdır.
Hece harflerinin 14'ü noktalı, 14'ü noktasızdır. Harfi târif katılanlar 14, katılmayanlar da 14'dür, Kameriyye ve Şemsiyye harfleri.
Ne garip tesadüfler mi diyelim. Hem huruf hecenin yarısı, hem de harflerin envaının yarısı olan 14 harf sûre başlarında zikrolunmak, bu sırf tesadüf eseri değildir. Bu "Hakîm ve Habîr Allah tarafından" nâzil olan Kur'an'ın hakka-niyetine delildir. Hattâ 14 rakkamı biyolojide bir çok mühim şeylerin sayısıdır. En enteresan ve ince bir âzâ olan elin mafsalları 14'dür. Amudu fıkariler 14, kuyruk fıkraları, kanadın büyük tüyleri hep 14'dür. Yâni 14 rakamının bir ehemmiyeti vardır. Bunun yarısı olan yedi rakamı da bir remz taşır. Yukarıda yedi harf meselesinde bu rakam felsefesine biraz işaret etmiştik.
İbni Ebil-Esba' sûre başlarından bahseden (Elhavatırüs-Sevanih Fi Esraril-Fevatih) adlı eserini yazmıştır.
Burada dikkati çeken bir şey var: Mukataat harflerinden sonra, hemen hemen ekseriyetle Kur'an'ın nüzulünden, kitap verilmesinden, âyâtı mübînden, Peygamberin gönderilmesinden, hasılı kitabın vahyi ile alâkalı bir âyet gelir. 114 sûrenin başı on nevi altında toplanabilir.
Bunları sıralayalım:
1- Hamdü-sena ve tesbihtir ki, beş yerde Elhamdülil-lah, iki yerde Tebarek, yedi yerde de Tesbih olmak üzere 14 sûrededir. Bunları da sûre numaralarını işaret ederek gösterelim:
"1,6,17,18,25,34,35,57,59,61,62,64,67,87"
2- Mukataat dediğimiz hece harfleriyle başlayan sûreler ki, başlıca:
الم ،علر،طسم ،حم "Elif Lâm Mim, Elif Lâm Râ, Tasin, Ha'mim"gibi guruplara ayrılır. Bunlar da 29 sûredir ve sûre numaraları şunlardır:
"2,3,7,10,11, 12,13,14,15,19,20,26,27,28,29,30,31,32,36,38,40,41,42,43,44, 45,46,50,68."
3-"Ya Eyyühâ" gibi nidalardır. 10 sûrede olup sûre numaraları şunlardır: "4,5,22,33,49,60,65,66,73,74"
4- "İnna Fetahnaleke" gibi haber cümleleridir: 21 sûredir. Sûre numara-larını yazalım: "8,9,16,21,23,24,39,47,48,54,55,58,69,70,71,80,97, 98,101,102, 108"
5- "Vedduha" gibi kasem yani yemindir. 17 sûrede geçip numaraları şunlardır: "37,51,52,53,75,77,79,85,86,89,90,91,92,93,95,100,103.
6- "İzâcâe" gibi şart cümleleri olup 7 sûrededir ve sûre numaraları şunlardır: "56,63,81,82,84,99,110"
7- "Kul Huvallahu" gibi emirdir. 6 sûrededir ve sûre numaraları şunlardır: "72,96,109,112,113,114."
8- "Hel Etâ" gibi istifham olup 6 sûrededir ve, sûre numaralarını şöylece sıralayalım: "76,78, 88, 94, 105,107"
9- Duâ olup üç sûrededir. Onlar da şunlardır: "83, 104, 111" 10- Ta'lildir, bir sûrededir, o da "106" dır.
Bunlar müteşabihattandır. Müteşabihat hususunda iki meslek vardır: Selef ve halef meslekleri.
Selef, yani eskiler bu gibi müteşabihatı tevile gitmez. Allah bilir, der geçer ve hakkaniyetine iman eder.
Halef, sonrakiler ise bunları, zındıkların ve bâtıniyyenin batıl tevillerine karşı makul bir tevil ve tefsire uğraşmışlardır. Selef mesleki "en ihtiyatlı" halef mes-leki ise ''en sâlim yoldur '' derler.
Bunlar 29 sûrede geçer. Bakara ve Al-i İmran Medenî olup kalan 27'si Mekkîdir. Tekrarlanan harfler 14 harftir. Yâni Arap Elifbasının yarısıdır. (Elif lâm mim, tâ sin, hâ mim) Kûfelilerce müstakil birer âyet sayılsa da Basralılar hiçbirini müstakil âyet saymazlar. Bunlar yazılırken bir kelime gibi yazılsa da okunurken hece harfleri gibi okunurlar. Elm: Elif, lâm, mim okunur.
Bu husustaki akvali görelim:
1- Abdülâziz Çavuş'un (23) (H. 1347/M. 1928) (Esrâr-Kur'ân) da beğenerek eski müfessirlerden naklettiği şu tevil hoştur: "Kur'an Araplara tehaddi ediyordu. Şu bedi' üsluplu, muciz beyanlı Kur'an Elif, Lâm, Mim gibi bildiğiniz harflerden müteşekkildir. O elifbayı biliyorsunuz. O harfler elinizde ve dilinizde. Kur'an'ın âyetleri onlardan meydana gelen kelimelerden müteşekkildir. Haydi bakalım, siz de yapınız. Hece harflerinden kelime teşkilini biliyorsunuz ya, Kur'an'ın en kısa bir sûresinin mislini getirin! Getiremiyorsunuz değil mi?... Öyle ise bu Allah indinden vahiydir." Onun için mislini getirmekten âcizsiniz.
2- Bunlar vahyin nüzulü esnasındaki sesidir. Sûre ilk defa kulaklara çalan bu garip harflerle başlar, tâ ki nazar-ı dikkati celbetsin ve kulak versinler, dinle-sinler. Çünkü müşrikler, malûm ya, Kur'an'ı dinlemek istemiyorlardı. ''Sakın şu Kur'an'ı dinlemeyiniz, okundukça gürültü ediniz, belki galebe çalarsınız" derlerdi. İşte bunun için Razî, Süyutî vesairenin naklettiği üzere Arapların o zamana kadar tanımadıkları, bilmedikleri bir usul ile başlanarak dikkat ve hayret nazarları celbolunmuş: "Bakalım ne diyecek" diye bir defa kulak tutup dinlemeye başladıktan sonra da Kur'an'ın sihri beyanından kendilerini kurtaramıyarak dinlemekten vazgeçememişler, Kur'an'ı dinlemişler, onun tesiriyle İslâma girmişlerdir. Bu, Kur'an'ı dinletmenin bir yoludur. Akla yakın gelen bu tevil de hoştur. Bunlar musikî notaları gibi makam vermek içindir. Bunların Mekkî sûre-lerde olması bu kavli tekid eder.
Süyutî (H. 299/M. 911) bu hususta der ki: ''Bu harfler Kur'an nâzil olurken vahyin sesidir. "Elâ, Emâ" gibi meşhur tenbih harfleri istimal olunmadı. Çünkü bunlar halkın sözlerinde daima söylenir şeylerdi. Kur'an ise Allah Kelâmıdır. Ona başka sözler benzemez. Kimsenin bilmediği tenbih lâfızlarını getirmek daha münasiptir. Kulaklara tesiri daha canlı olur. Araplar Kur'an'ı işittikleri zaman ona kulak tutmak istemezlerdi. Allahu Teâlâ bu bediî nazmı indirdi ki, teaccüp ederek dinlemeye vesile olsun. Bir defa dinlemeye başlayınca da artık vazgeçemezler. Kalbleri incelir, yürekleri yumuşar. Bu şekilde başlamak Kur'an'ın hâssalarındandır. Bu başka kitaplarda yoktur. Cahiliyette ve İslam devrinde böyle şey görülmemiştir. Üslûp çeşitli olsun diye ve tenbihi tekrarlamak için birden fazla defalar irad edilmiştir.
3- ''Elif, lâm, mim, ...râ, hamim, tasin, yasin, nun" bu gibi harflere bakacak olursak hep âhenkli ses verici, tannan, çın çın öten harfler ki, bunlar musikiye yakındır. Musikî işaretleri gibidir. Sesi ayarlamak ve nazarı dikkati celbetmek içindir. Bunlar ses, remzidir. Harfler bütün okunur.
Süyutî'nin dediği gibi vahyin sesidir. "Kulağınızı açın, bu tatlı nağmeleri dinleyin!" der gibi.
Zemahşerî de bunlar: "Zihinlere tenbih içindir" der. Kıraete başlamazdan önce hazırlık yapmak için. Musikî nağmelerine makamı akord etmek gibi.
4- Bunlar remizdir, kısaltmadır. Süyutî der ki: "Bunlar esrar-ı ilâhiyyedendir.İlmini ancak Allah bilir." Bununla beraber tefsir edenler de vardır: Meselâ İbni Abbas demiştir ki: ELM: الم Ene Allah, A'lemu (Ben Allah bilirim) ELR: Ene Allah erâ. (Ben Allahım görürüm) "ELR, HM, الم، حم،ن bunları toplarsak Errahman ismi olur. Demek bu harfler buna remiz ve işarettir. Bunlar âdeta şifre gibi. Burada dikkate değer bir nokta var ki: Bu harfler 14'dür. Bir harften beş harfe kadar çıkar: Nûn Kaf Hamim, Ayın Sin Kaf: عسق،حم،ق.ن
Bu harfler elifbanın 28 harfinin tam yarısıdır ve içlerinde noktalı noktasız harflerin her nev'inden vardır. Nokta ile birbirinden ayrılan harflerin noktasızları alınmıştır: ج،ح،خ،ر،ز،س،ش،ص،ض،ط،ظ،ع،غ، "Cim, Ha, Hı, Rı,
Ze, Sin, Şın, Sad, Dad, Tı, Zı, Ayın, Gayın." Bunların hep noktasızları alınmıştır: ح،ر،س،ص،ط،ع "Ha, Rı, Sin, Sad, Tı, Ayın." Diğer ,tmp11CC-34.jpg
ا،ق،ك،ل،م،ن،ه،ي، "Elif, Kaf, Kef, Lâm, Mim, Nun, He, Ye" harfleri de mukataat harflerindendir. İşte bu on dört harf birden beş harfe kadar muhtelif şekillerde tertip olunmuştur. Başlıca gurupları: 'المر ،الم،طسم،حم"Elif, lâm,
râ ve mim, Tasin mim, Hamim."
5- Zemahşerî bunların, sûrelerin isimleri olduğunu, bunlara Kasem yer'nin yapıldığını rivayet etmektedir.
Bu gibi müteşabihatın bir faydası da gayrı mahdut ilhamlar içinde engin mânaları hatırlatması, zihinlere tasavvur yarışı için meydan hazırlamasıdır. Herkes zihni kuvveti müsaadesi nisbetinde tasavvur etsin, edebiyatta katı' (24) dediğimiz sanat, tasrihten daha şümullüdür. Molla Hüsrev (H. 885/M. 1480) bunu Mir'at'ta. çok hoş ve güzel izah eder.
Tantavî Cevheri, Mukataatı Süverin Yahudilerce tutulan ebced hesabı gibi olduğunu, o devirlerde Hıristiyanların harflerle remzleri bulunduğunu, Hiristos gibi bazı isimleri remzle yazdıklarını söylüyor. (25)
Burada daha hoş olan bir tesadüf-i bediî vardır. Bu harfler 29 sûrede tekrarlanır; 14 harftir. Arapçada (Lâ)'yı çıkardıktan sonra hece harfleri 28 kalır. Demek hece harflerinin yarısı süre başlarında zikrolunmuş. Yalnız onların yarısı değil. Diğer hece harflerinin envaının da hep yarısı.
Meselâ hece harfleri: Mehmus ve Mehcur, Şedit ve Rahve, yâni sert ve yumuşak, açık ve kapalı gibi kısımlara bölünür. Bunların da hep yarılarını alırsak mukataat harfleri olan 14 çıkar ve hece harflerinin yarısı demektir.
Mehmuslar 10 harf olup yarısı 5'dir.
Mehcurlar 18 olup yarısı 9'dur.
Bunların mecmuu 14 olur, ki hece harflerinin yarısıdır.
Sert harfler 8 olup yarısı 4'dür.
Yumuşaklar 20 olup yarısı 10'dur.
Bunların da mecmuu 14 olur, bütün harflerin
kapalı harfler 4 olup yansı 2'dir.
Açık harfler 24 olup yarısı 12'dir.
Bunların da mecmuu 14 olur, ki harflerin yarısıdır.
Hece harflerinin 14'ü noktalı, 14'ü noktasızdır. Harfi târif katılanlar 14, katılmayanlar da 14'dür, Kameriyye ve Şemsiyye harfleri.
Ne garip tesadüfler mi diyelim. Hem huruf hecenin yarısı, hem de harflerin envaının yarısı olan 14 harf sûre başlarında zikrolunmak, bu sırf tesadüf eseri değildir. Bu "Hakîm ve Habîr Allah tarafından" nâzil olan Kur'an'ın hakka-niyetine delildir. Hattâ 14 rakkamı biyolojide bir çok mühim şeylerin sayısıdır. En enteresan ve ince bir âzâ olan elin mafsalları 14'dür. Amudu fıkariler 14, kuyruk fıkraları, kanadın büyük tüyleri hep 14'dür. Yâni 14 rakamının bir ehemmiyeti vardır. Bunun yarısı olan yedi rakamı da bir remz taşır. Yukarıda yedi harf meselesinde bu rakam felsefesine biraz işaret etmiştik.
İbni Ebil-Esba' sûre başlarından bahseden (Elhavatırüs-Sevanih Fi Esraril-Fevatih) adlı eserini yazmıştır.
Burada dikkati çeken bir şey var: Mukataat harflerinden sonra, hemen hemen ekseriyetle Kur'an'ın nüzulünden, kitap verilmesinden, âyâtı mübînden, Peygamberin gönderilmesinden, hasılı kitabın vahyi ile alâkalı bir âyet gelir. 114 sûrenin başı on nevi altında toplanabilir.
Bunları sıralayalım:
1- Hamdü-sena ve tesbihtir ki, beş yerde Elhamdülil-lah, iki yerde Tebarek, yedi yerde de Tesbih olmak üzere 14 sûrededir. Bunları da sûre numaralarını işaret ederek gösterelim:
"1,6,17,18,25,34,35,57,59,61,62,64,67,87"
2- Mukataat dediğimiz hece harfleriyle başlayan sûreler ki, başlıca:
الم ،علر،طسم ،حم "Elif Lâm Mim, Elif Lâm Râ, Tasin, Ha'mim"gibi guruplara ayrılır. Bunlar da 29 sûredir ve sûre numaraları şunlardır:
"2,3,7,10,11, 12,13,14,15,19,20,26,27,28,29,30,31,32,36,38,40,41,42,43,44, 45,46,50,68."
3-"Ya Eyyühâ" gibi nidalardır. 10 sûrede olup sûre numaraları şunlardır: "4,5,22,33,49,60,65,66,73,74"
4- "İnna Fetahnaleke" gibi haber cümleleridir: 21 sûredir. Sûre numara-larını yazalım: "8,9,16,21,23,24,39,47,48,54,55,58,69,70,71,80,97, 98,101,102, 108"
5- "Vedduha" gibi kasem yani yemindir. 17 sûrede geçip numaraları şunlardır: "37,51,52,53,75,77,79,85,86,89,90,91,92,93,95,100,103.
6- "İzâcâe" gibi şart cümleleri olup 7 sûrededir ve sûre numaraları şunlardır: "56,63,81,82,84,99,110"
7- "Kul Huvallahu" gibi emirdir. 6 sûrededir ve sûre numaraları şunlardır: "72,96,109,112,113,114."
8- "Hel Etâ" gibi istifham olup 6 sûrededir ve, sûre numaralarını şöylece sıralayalım: "76,78, 88, 94, 105,107"
9- Duâ olup üç sûrededir. Onlar da şunlardır: "83, 104, 111" 10- Ta'lildir, bir sûrededir, o da "106" dır.