28 Temmuz 2013 Pazar

ÇOCUK İSTEYENLERİN OKUYACAĞI ÂYET-İ KERÎMELER

 Âyet-i Kerîmeler üç kere okunur.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ. ﴿ وَذَا النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغَاضِبًا فَظَنَّ اَنْ لَنْ نَقْدِرَ عَلَيْهِ فَنَادَى فِى الظُّلُمَاتِ اَنْ لَا اِلَهَ اِلَّا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنِّى كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَۚ ﴿

٨٧﴾ فَاسْتَجَبْنَا لَهُۙ وَنَجَّيْنَاهُ مِنَ الْغَمِّۜ وَكَذَلِكَ نُنْجِى الْمُؤْمِنِينَ ﴾ [سورة الأنبيآء:٢١/٨٧-٨٨ 

“Zünnûn’u da hatırla.Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de kendisini aslâ sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde,“Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum” diye duâ etti.” (88) “Biz de duâsını kabûl ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız.”

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ. ﴿ هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُۚ قَالَ رَبِّ هَبْ ل۪ى مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً ۚاِنَّكَ سَم۪يعُ الدُّعَآءِ ﴿٣٨﴾ فَنَادَتْهُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَهُوَ قَآئِمٌ يُصَلّ۪ى فِى

الْمِحْرَابِۙ اَنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيٰى مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِنَ اللّٰهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِنَ الصَّالِح۪ينَ  ﴿٣٩﴾ قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ى غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِىَ الْكِبَرُ

وَامْرَاَت۪ى عَاقِرٌۜ قَالَ كَذٰلِكَ اللّٰهُ يَفْعَلُ مَا يَشَآءُ ﴿٤٠﴾ قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ٓى اٰيَةًۜ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلٰثَةَ اَيَّامٍ اِلَّا رَمْزًاۜ وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَث۪يرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِىِّ

وَالْاِبْكَارِ۟ ﴿٤١﴾﴾ [سورة آل عمران:۳/۳۸-۴۱­]

38.     “Orada Zekeriyyâ Rabbine duâ etti: “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duâyı hakkıyla işitensin” dedi.

39.     Zekeriyyâ ma’bedde namaz kılarken melekler ona, “Allâh sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (‘Isâ’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve sâlihlerden bir peygamber olarak Yahyâ’yı müjdeler” diye seslendiler.

40.     “Zekeriyyâ, “Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Allâh, “Öyledir, ama Allâh dilediğini yapar” dedi.

41.     Zekeriyya, “Rabbim! (çocuğum olacağına dâir) bana bir alâmet ver” dedi. Allâh da şöyle dedi: “Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşama-man, ancak işâretleşebilmendir. Ayrı-ca Rabbini çok an, sabah akşam tesbîh et.”

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ. ﴿ كٓهٰيٰعٓصٓ ﴿١﴾ ذِكْرُ رَحْمَتِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّاۚ ﴿٢﴾ اِذْ نَادٰى رَبَّهُ نِدَآءً خَفِيًّا ﴿٣﴾ قَالَ رَبِّ اِنّ۪ى وَهَنَ الْعَظْمُ مِنّ۪ى وَاشْتَعَلَ الرَّاْسُ

شَيْبًا وَلَمْ  اَكُنْ بِدُعَآئِكَ رَبِّ شَقِيًّا ﴿٤﴾ وَاِنّ۪ى خِفْتُ الْمَوَالِىَ مِنْ وَرَآئ۪ى وَكَانَتِ امْرَاَت۪ى عَاقِرًا فَهَبْ ل۪ى مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّاۚ ﴿٥﴾ يَرِثُن۪ى وَيَرِثُ مِنْ اٰلِ يَعْقُوبَۗ

وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا ﴿٦﴾ يَا زَكَرِيَّا اِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍۨ اسْمُهُ يَحْيٰىۙ لَمْ نَجْعَلْ لَهُ مِنْ قَبْلُ سَمِيًّا ﴿٧﴾ قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ى غُلَامٌ وَكَانَتِ امْرَاَت۪ى عَاقِرًا وَقَدْ

بَلَغْتُ مِنَ الْكِبَرِ عِتِيًّا ﴿٨﴾ قَالَ كَذٰلِكَۚ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَىَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِنْ قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْئًا ﴿٩﴾ قَالَ رَبِّ اجْعَلْ ل۪ى اٰيَةًۜ قَالَ اٰيَتُكَ اَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ

ثَلٰثَ  لَيَالٍ سَوِيًّا ﴿١٠﴾ فَخَرَجَ عَلٰى قَوْمِه۪ مِنَ الْمِحْرَابِ فَاَوْحٰٓى اِلَيْهِمْ اَنْ سَبِّحُوا بُكْرَةً وَعَشِيًّا ﴿١١﴾

 [سورة مريم:۱۹/۱-۱۱­]

1.       “Kâf-Hâ-Yâ-Ayn-Sâd.

2.       Bu, Rabbinin, Zekeriyyâ kuluna olan merhametinin anılmasıdır.

3.       Hani o, Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı.

4.       O, şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım duâlarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrûm olmadım.”

5,6.    “Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyo-rum. Karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Ya’kûb hânedânına vâris olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!”

7.       (Allâh, şöyle dedi:) “Ey Zekeriyyâ! Haberin olsun ki biz sana Yahyâ adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik.”

8.       Zekeriyyâ, “Rabbim!” “Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, benim nasıl çocuğum olur?” dedi.

9.       (Vahiy meleği) dedi ki: Evet, öyle. (Ancak) Rabbin diyor ki: “Bu, bana göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de yarattım.”

10.     Zekeriyyâ, “Rabbim, öyleyse bana (çocuğumun olacağına) bir işâret ver”, dedi. Allah da, “Senin işâretin, sapa-sağlam olduğun hâlde insanlarla (üç gün) üç gece konuşamamandır” dedi.

11.     Derken Zekeriyyâ ibâdet yerinden halkının karşısına çıktı. (Konuşmak istedi, konuşamadı) ve onlara “Sabah akşam Allâh’ı tesbîh edin” diye işâret etti.”

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ. ﴿ قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِى الْمُلْكَ مَنْ تَشَآءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَآءُۘ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَآءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَآءُۜ بِيَدِكَ الْخَيْرُۜ اِنَّكَ عَلٰى

كُلِّ شَىْءٍ  قَد۪يرٌ ﴿٢٦﴾ تُولِجُ الَّيْلَ فِى النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِى الَّيْلِۘ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّۘ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَآءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿

٢٧﴾ ﴾ [سورة آل عمران:۳/۲۶-۲۷­]

26.   “De ki: “Ey mülkün sâhibi olan Allâh’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini azîz edersin, dilediğini zelîl edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”

27.   “Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölü-den diri-yi çıkarırsın, diri-den ölü-yü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.”

﴿ رَبِّ هَبْ ل۪ى مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿١٠٠﴾ فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَل۪يمٍ ﴾ [سورة الصآفات: ٣٧/ ١٠٠-١٠١]

100.   “Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.”

101.   Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik.”



"قُلِ اللّٰهُمَّ يَا عِمَادَ مَنْ لَا عِمَادَ لَهُ يَا سَنَدَ مَنْ لَا سَنَدَ لَهُ يَا ذُخْرَ مَنْ لَا ذُخْرَ لَهُ يَا غِيَاثَ مَنْ لَا غِيَاثَ لَهُ يَا كَر۪يمَ الْعَفْوِ يَا حَسَنَ التَّجَاوُزِ يَا كَاشِفَ

الْبَلٰٓاءِ يَا عَظ۪يمَ الرَّجَآءِ يَا عَوْنَ الضُّعَفَآءِ يَا مُنْقِذَ الْغَرْقٰى يَا مُنْجِيَ الْهَلْكٰى يَا مُحْسِنُ يَا مُجْمِلُ يَا مُنْعِمُ يَا مُفْضِلُ أَنْتَ الَّذ۪ي سَجَدَ لَكَ سَوَادُ اللَّيْلِ وَنُورِ

النَّهَارِ وَضَوْءُ الْقَمَرِ وَشُعَاُع الشَّمْسِ وَدَوِيُّ الْمَآءِ وَحَف۪يفُ الشَّجَرِ يَآ أَللّٰهُ لَا شَر۪يكَ لَكَ يَا رَبِّ يَا رَبِّ يَا رَبِّ !."

--- “Ey direği olmayanların direği! Ey dayanağı olmayanların dayanağı! Ey azığı olmayanların azığı! Ey yardımı olmayanların yardımı! Ey affı değerli olan! Ey günâhlara cezâ vermeyişi güzel olan! 

Ey belâları açan! Ey Kendisine büyük umutlar bağlanan! Ey zayıfların mededi! Ey boğulanların kurtarıcısı! Ey helâk olanları necâta kavuşturan! Ey güzellik sâhibi! Ey iyilik sâhibi! Ey ni’met sâhibi! Ey fazîlet sâhibi!

Gecenin karanlığı, gündüzün nûru, ay-ın ziyâsı, güneşin ışınları, suların sesi ve ağaçların hışırtısı ancak Sana secde etmektedir. Ey hiçbir ortağı bulunmayan Allâhım! Yâ Rabbî! Yâ Rabbî! Yâ Rabbî!”

Dersin, sonra hâcetini istersin ve isteğin verilmeden de yerinden kalkmazsın.

"بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ، إِنَّ اللّٰهَ وَعَدَ الصَّابِر۪ينَ الْمَخْرَجَ عَمَّا يَكْرَهُونَ وَالرِّزْقَ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُونَ جَعَلَنَا اللّٰهُ وَإِيَّاكُمْ مِنَ اللَّذ۪ينَ لَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ

وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ)"

‘Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla! Allâh-ü Te’âlâ sabredenlere istemedikleri her şeyden kurtuluş ve ummadıkları yerden rızık vaad etmiştir. Allâh-ü Te’âlâ bizi ve sizi korkudan ve üzüntüden kurtarılmış kullarından eylesin’